HAZRETİ YUSUF’UN TEBLİĞ METODU
Mısır Firavunları’nın önem verdiği konuların başında sihir, büyü ve rüya tabiri gelmekteydi. Sihir ve büyü ile insanları etkilemiş ve itaat etmeye ikna etmişlerdir. Rüya tabiri ile de önemli kararlarını şekillendirmişlerdir. Bu konuda iki örnek vermek istiyorum;
– Hazreti Yusuf Aleyhisselam uğradığı iftira nedeniyle zindanda kalıyordu. O’nu oradan kurtaran ise Firavunun görmüş olduğu rüya idi. Hikayeyi başından kısaca hatırlayalım.
“Bir zamanlar Yusuf babasına demişti ki: «Babacığım! Gerçekten ben (rüyamda) onbir yıldızla Güneş ve Ay’ı bana secde ederlerken gördüm!»” (Yusuf 4)
Yusuf Aleyhisselam’ın rüyasında gördüğü onbir yıldız, kardeşleri; Güneş, babası Yakub Aleyhisselam ve Ay da, teyzesi Laya’dır. Zira annesi Rahil, vefat etmişti.
“(Babası Yakub Aleyhisselam) dedi ki:
“Yavrucuğum! Rüyanı sakın kardeşlerine anlatma! Sonra (onlar) sana (hasedlerinden dolayı) bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır. İşte böylece (rüyada gördüğün gibi) Rabbin seni seçecek. Sana (rüyada görülen) hadiselerin tabirine dair ilim verecek, daha önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi, Sana ve Yakub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Şüphesiz ki Rabbin her şeyi çok iyi bilendir, tam bir hüküm ve hikmet sahibidir.»” (Yusuf, 5-6)
Hazreti Yusuf’u kıskanan kardeşleri O’nu bir kuyunun içine atarlar. Babaları Hazreti Yakup Aleyhisselam’a ise O’nu bir kurdun kaptığını söylerler. İspat için ise kanlı gömleğini gösterirler. Yakup Aleyhisselam bildiği halde sabreder ve Rabbine sığınır. Kuyuda bulunan Yusuf’u bir kervan bulur. Mısır’a götürerek köle olarak satılır. Kuran’da Aziz olarak adı geçen kişi Hazreti Yusuf’u satın alır. Aziz Mısır Sarayının üst düzey yöneticilerindendir. Karısına da Yusuf’a iyi davranmasını tembihler. Gençliğinde Yusuf Aleyhisselam çok yakışıklı biri olur. Aziz’in karısı Züleyha O’ndan faydalanmak ister. Haya ve edep sahibi Yusuf Aleyhisselam bunu reddeder. Uğradığı iftira nedeniyle de hayatı Mısır’ın zindanlarında geçer.
Hz. Yusuf Aleyhisselam Allah’ın kendisine bahşettiği ilimle zindan arkadaşlarının rüyalarını tabir ederdi. Bu ilmi Hz Yusuf’un daha çok tanınmasına ve insanların ilgisine sebep oluyordu.
Rüya tabirinden önce Yusuf Aleyhisselam, Allah’ın varlığını, birliğini ve O’nun dinini tebliğ ediyordu.
Onunla beraber hapse iki genç daha girmişti. Bunlardan biri:
“Ben rüyada kendimi şarap yapmak için üzüm sıkarken görüyorum” dedi. Diğeri de: “Ben de rüyada başımın üstünde ekmek taşıdığımı ve kuşların bunu gagalayıp yediğini görüyorum” dedi. Sonra ikisi birlikte: “Ne olur! Bize bunun tabirini haber ver; doğrusu biz senin bu işi iyi bilen kimselerden olduğunu görüyoruz” dediler. (Yusuf / 36. Ayet)
Yusuf şöyle dedi:
“Yiyeceğiniz yemek daha önünüze gelmeden önce ben o gördüğünüz rüyaların tabirini size haber vereceğim. Bunlar, bana Rabbimin öğrettiği ilimlerdendir. Ancak tabire başlamadan önce şunları söylemek istiyorum: Şu bir gerçek ki benim, Allah’a inanmayan ve ahireti de inkar eden bir kavmin diniyle ve yoluyla hiçbir ilgim olmadı.” (Yusuf / 37. Ayet)
Bu ayet ile önce, ilmin sahibinin Allah olduğu; Allah’a inanmamanın ve imanın şartlarından olan ahireti inkar etmenin yanlış olduğunu “aklederek” anlatmış, sonrasında rüya tabirini yapmıştır.
“Ey benim hapishane arkadaşlarım! Rüyalarınızın tabirine gelince; biriniz eskiden olduğu gibi efendisine şarap sunmaya devam edecek; diğeriniz ise asılacak ve kuşlar başından gagalayıp yiyecek. Açıklanmasını istediğiniz konu, böylece cevaplandırılıp kesin sonuca bağlanmıştır.” (Yusuf / 41. Ayet)
Rüyada olduğu gibi gençlerden biri tekrar kralın hizmetinde bulunmaya devam etmiş, diğeri ise asılarak idam edilmiştir. Zaman sonra Mısır Kralı’nın gördüğü bir rüya ve Hazreti Yusuf’un yaptığı doğru tabir onun dikkatini çekmiştir.
Ayet-i Kerimede kıssanın devamı şöyle anlatılır:
“Melik dedi ki:
–Ben yedi semiz inek gördüm, bunları yedi zayıf inek yiyordu. Bir de yedi yeşil başak ile yedi kuru başak gördüm. Ey ileri gelenler! Siz rüya tabir ediyorsanız, benim bu rüyamı da açıklayın! (Çevresindeki kahinler);
–Bu gördükleriniz karışık rüyalardır. Biz böyle karışık rüyaların tabirini bilemeyiz.» dediler.
O iki arkadaştan kurtulanı, nice zaman sonra Yusuf’u hatırlayıp dedi ki:
–Rüyanın tabirini size ben bildireceğim. Hele siz beni zindana bir gönderin.
Zindana gidip:
“Ey Yusuf! Ey doğru sözlü kişi! Şu müşkil rüya hakkında bize bir çözüm bildir: Yedi semiz ineği yiyen yedi zayıf inek ile yedi yeşil başak ve yedi kuru başağın manası ne olabilir? Ümid ederim ki isabetli tabirini öğrenip insanlara aktarırım. Böylece onlar da doğruyu öğrenirler.»” (Yusuf, 43-46)
Yusuf Aleyhisselam Allah Teala’nın kendisine bahşettiği ilimle rüyayı şöyle tabir etti:
“Yedi sene, bildiğiniz şekilde ekin ekersiniz. Ama biçtiğinizi, yiyeceğiniz az miktar dışında, başağında bırakır, depolarsınız. Sonra, bunun peşinden yedi kurak yıl gelecek, tohumluk olarak saklayacağınız az bir miktar dışında, önce biriktirdiklerinizi yiyip tüketirsiniz. Sonra onun arkasından bir yıl gelecek ki, halk bol yağmura kavuşacak, sıkıntıdan kurtulacak, bol bol meyveler sıkacaklar.” (Yusuf, 47-49)
Hazreti Yusuf’un tabiriyle rahatlayıp sevinen hükümdar, onu mükafatlandırmak istedi:
“Hükümdar dedi ki: «Getirin bana onu!» Elçi gelince Yusuf: Sen önce dönüp efendine o ellerini kesen kadınların meselesi neymiş, bir sor bakalım. Zaten benim efendim, o kadınların hilelerini pek iyi bilir.” (Yusuf, 50)
Hazreti Yusuf, burada Züleyha’nın ismini edeben söylemedi. Bir de onun düşmanlığın zirvesinde olduğuna inandığı için yeni bir hile yapmasından sakındı. Hükümdar o kadınları toplayıp:
“–Yusuf’u elde etmeye çalıştığınızda davanız ne idi?» diye sordu. Onlar da: «–Haşa! Allah için söylemek gerekirse, onun yaptığı hiç bir kötülüğü bilmiş, görmüş değiliz.» dediler. İşte o sırada vezirin eşi: «–Şimdi hak meydana çıktı. Ondan kam almak isteyen bendim. O ise tam sadık ve doğru insanlardandır.» diye itiraf etti.” (Yusuf, 51)
Yusuf Aleyhisselam bu hareketinin sebebini şöyle açıkladı:
“Maksadım, kendisine arkasından ihânet etmediğimi, Allah’ın hainlerin hilelerini muvaffakıyete erdirmeyeceğini onun (vezirin) bilmesidir.” (Yusuf, 52)
Böylece Yusuf Peygamberimiz önce kendisine olan GÜVENİ TESİS etmiştir. Güven olmazsa hiç bir sözün ve ilmin anlamı kalmayacağı için, Rabbim O’na bu bilgiyi ilham etti. Tesis edilen güven ile gönüllere girilmiş, sözün değeri ve kıymeti yerini bulmuştur. Böylece yapılan tebliğ davetine kulaklar kabarmış ve söylenen sözler kalplere ve zihinlere nakşedilmiştir.
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in diğer ismi El Emin değil miydi?
Selametle.