Bir kardeşimiz aşağı satırlarda yazan konuları soru-yorum olarak yazmış. Cevaplamaya çalışalım İnşaallah.
“Hocamızın anlattğı konuların zamanla çarpıtılması ve yanlış anlaşılması üzerine Manevi Alemde Mahkeme kurulmuştur.
Çarpıtmalara ve yanlış anlaşılmalara nasıl dur diyebilirsiniz ki ? En çok çarpıtılan zatı muhterem Muhyiddin Arabi dir. Peygamber (S.A.V )sözleri de çarpıtılmış hatta Allah’ın ayetleri dahi çarpıtılıyor. Bundan mütevellit nasıl bunu anlatan kişi sorumlu tutulabilir?
Allah’tan bir mahkeme istenerek bu yargılamayı yapanların bu konuda haksız olduğunu talep etmek icab eder. Zira bu söylediğimi yapmaz iseniz, şifayı veya Rahmani Bilgi Kaynağını Allah’tan bilmeyip, Manevi Hocalarından bilenlerden ne farkınız kalır. ?
Mustafa Hocamız sürekli teknolojiden bahsediyor. Şeytanın insanlara teknolojiyi anlattığından ve öğrettiğinden bahsediyor. İsrail’in pozisyonundan bahsederken hakkın onlara geçtiğini ve planların ertelendiğinden bahsediyor. Peki ya Doğu Türkistan? Oradaki soykırıma neden sessiz kalınıyor. Manevi Hocalar Hüddamlar neden teknolojiyi Allahtan niyaz edip bize iletmiyor.
Eğer bir tasarrufları var ise ve bu dünyada İslam ayaklar altında ise bunun tek suçlusu yaşayanlar mıdır ?
İslami öğreti ile büyüyen ve kalp gözü açık çocuklar bir bir iblis tarafından kapatılıp saptırılırken manevi hocalarımız neden bu durumlara karşı bir şey yapmamaktadır?
Naçizane Mustafa Hocamıza tavsiyem şudur ki. Efendimiz Muhammed Mustafa’ S.A.V den başkasını mürşit bilmesin.. çünkü o kılıcını yıllar önce kaldırdı ve cihadı başlattı. O asla seyirci kalanlardan olmadı..“
Değerli Kardeşim,
Mustafa Hocamın mahkemesini yazmak konusu içime düştüğünde, bunu yapmak konusunda isteksiz davrandım. Ne işe yarayacağını bilemedim ve yazmak istemedim. Ancak ertelenemez bir duygu hakim geldi ve o satırları sayfama taşıdım. Şu an anlıyorum ki bu yazı gerekli ve aynı zamanda;
– Allah neden zalimlere engel olmuyor, müslümanlara yardım etmiyor?
suçlamasının da bir cevabı olacaktır İnşaallah.
Çarpıtmalara ve yanlış anlaşılmalara nasıl dur diyebilirsiniz ki ? En çok çarpıtılan zatı muhterem Muhyiddin Arabi dir. Peygamber (s.a.v )sözleri de çarpıtılmış hatta Allah’ın ayetleri dahi çarpıtılıyor. Bundan mütevellit nasıl bunu anlatan kişi sorumlu tutulabilir?
– Çarpıtma ve yanlış anlama her zaman ve her sağlam zeminde bile olmaktadır. Çarpıtanlar maksatlı, yanlış anlayanlar ise cahildir. Günümüzde bir çok kişi kendince Din Alimi’dir ve sözlerine “bana göre” diyerek başlarlar.
“Bana göre” ile başlayan her cümle yanlış anlamanın anahtarıdır.
Mustafa Hocam ilmini bir çok insanlara anlatarak hızlı bir yol almak istemiştir. Bu Hocamın tercihiydi. Ve herkes kendi imtihanını yaşar. Anlatılan konularda Manevi Hocalarımızın rolü daha ön planda olduğu hissiyatı dinleyenlerde oluşmuştur. İstihare ve İstişare ayrımı net olarak yapılamamıştır. Bu nedenle Hocam suçlu bulunmuştur.
Doğru anlatmak bizlerin, doğru anlamak dinleyenlerin sorumluluğudur.
Allah’tan bir mahkeme istenerek bu yargılamayı yapanların bu konuda haksız olduğunu talep etmek icab eder. Zira bu söylediğimi yapmaz iseniz, şifayı veya Rahmani Bilgi Kaynağını Allah’tan bilmeyip, Manevi Hocalarından bilenlerden ne farkınız kalır. ?
– Mustafa Hocam’da tam sizin dediğiniz gibi yaparak Allah Teala’yı noksansız olarak tesbih etmektedir. Bir yaprağın bile Allah’ın izni olmadan düşmesi mümkün değilken, kulunun mahkemesinden habersiz olması düşünülemez. Bu nedenle kurulan cümlede gizli bir Allah’a eksiklik ve noksanlık (haşa) ifadesi bulunmaktadır. Verilen karar Allah’ın takdiri iledir.
Peki ya Doğu Türkistan? Oradaki soykırıma neden sessiz kalınıyor?
– Yapılan dualar ve niyetlerde tüm Allah’ın Kulları vardır. Özellikle bir ayrım yapılmamaktadır. Manevi görevlerde sadece insan ırkı olarak değil, tüm kainatta olan canlılara yardım edilmektedir. Bunu Mustafa Hocamın anlattıklarından anlıyoruz. Sadece Doğu Türkistan isim olarak belirtilmediği için ayrım yapıldığı düşüncesi sizlerde hasıl olmasın değerli kardeşim.
Manevi Hocalar Hüddamlar neden teknolojiyi Allahtan niyaz edip bize iletmiyor?
Manevi Hocalarımızın teknolojik gelişme önerilerini belirtelim.
– Yuşa Peygamberimizin frekans saldırı ve zararlarından korunmak için tarif ettiği bir tasarım var. Videolarda mevcut. Baş kısmında bakırdan bir tas biçiminde ve kablo bağlantıları ile ayak tabanında bulunan iletken plakaya kadar inen bir tasarım tarif etmiştir Yuşa Peygamberimiz. Bu sistemin bugün ki teknolojik karşılığı “FARADAY KAFESİ” dir. MR cihazları hassas manyetik frekanslar üretir. Bu frekanslar dıştan gelen; tv, radyo, cep telefonu gibi yüksek frekans dalgalarından etkilenmekte ve görüntüde “artefackt” oluşmaktadır. MR cihazı bu nedenle bakır kaplı odalar içerisinde muhafaza edilmekte ve hiçbir frekans girip çıkamamaktadır.
– Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamızın “GÖK KUBBE” tasarımı anlatılmıştır başka videoda. Dıştan gelen tüm saldırıları önleyebilecek olan bir sistemi tarif etmektedir Hocam. Ayrıca enerji kaynağı olarak Litityum madenini işaret etmektedir.
Bu örnekler bildiklerim. Ancak anlatılmayanlar olduğuna emin olabilirsiniz. En büyük sorun şu ki; bizde anlatılanlara inanacak Bilim İnsanı yoktur. Bu nedenle hayata geçmemektedir.
Faraday kafesi, elektriksel iletken metal ile kaplanmış veya iletkenler ile ağ biçiminde örülmüş içteki hacmi dışarıdaki elektrik alanlardan koruyan bir muhafazadır. 1836 yılında İngiliz Fizikçi Michael Faraday‘ın buluşu olduğu için “Faraday kafesi” diye adlandırılmıştır.
Eğer bir tasarrufları var ise ve bu dünyada İslam ayaklar altında ise bunun tek suçlusu yaşayanlar mıdır ?
– Manevi Hocalarımızın tasarrufları yaşayan Mümin kullar aracılığı ile olmaktadır. Allah insanı yaratmış ve görevler vermiştir. Yapması ve yapmaması gereken davranışlarla mükelleftir. Şu an yaşayan insanlar imtihandadır. Manevi Hocalarımız görevlerini yaşadıkları dönemde yapmışlar ve bedeni olarak bu dünyadan ayrılmışlardır. İlk görev yaşayanlarındır. Allah’ın kanunlarına uyanlar ve ilim isteyenler Allah’ın izni ile Manevi Ordular tarafından desteklenmektedir. Allah’a karşı gelen kullara nasıl bir yardım gelmeli? Manevi Ordular nasıl hareket etmeli?
Allah, müslümanlara zulüme engel olma, adaleti yeryüzünde tesis etme görevi vermiştir. Görevden kaçan biz kullar utanmadan dualarımızda şunu diyoruz;
“Allah’ım zalime engel ol, mazlumu koru” Görünürde bu dua da bir sorun yok gibi duruyor. Ancak görevimizi yaptıktan sonra edilecek bir duadır. Şunu demek istiyoruz;
Allah’ım biz kurtarmıyoruz Sen kurtar. Yahudilerin Hz. Musa’ya dedikleri gibi. Oldu mu şimdi kardeşlerim.
İslam’ın ayaklar altında olmasının tek suçlusu görevden kaçan korkak, miskin, cimri, nefsani yaşayan Müslümanlardır
Naçizane Mustafa hocamıza tavsiyem şudur ki;
Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v) den başkasını mürşit bilmesin.. çünkü o kılıcını yıllar önce kaldırdı ve cihadı başlattı. O asla seyirci kalanlardan olmadı..“
– Sorulan sorunun mantığı üzerinden fikir yürütüyorum. YANLIŞ ANLAŞILMASIN BENİM DÜŞÜNCEM DEĞİLDİR.
– Haşa. Eğer Peygamber Efendimiz cihadı başlattı ise neden İslam ayaklar altında? diye sorulabilir. Bu şekilde Efendimizde eksiklik ve noksanlık ifadesini kullanılmış oluyor? Manevi Hocalarımızın Lideri zaten Efendimizdir.
MUSTAFA HOCAM KENDİNE MÜRŞİT SEÇMEMİŞTİR MÜRŞİT ATANMIŞTIR.
Hatta bu ifade tarzının bir sonraki basamağı “Allah neden bu zulümlere engel olmuyor” demektir. Bunu söyleyenlerin ekmeğine yağ çalan bir söylem mevcuttur bu ifadelerde. Naçizane.
Selametle.
3 yorum
Eğer Peygamber Efendimiz cihadı başlattı ise neden İslam ayaklar altında senin tabirin ile. Bu şekilde Efendimizde eksiklik ve noksanlık ifadesini kullanmıyor musun?
Estağfurullah hocam. Bu vakti zamanında bize nasip olan görülerden birisiydi..
Mustafa hocamıza ve size Allah’tan afiyet ve sağlık diliyorum.
Birde hocam metaverse ve avatarlardan bahsederken aklıma düştü,
Muhyiddin Arabi hz. futuhatinda şöyle bahseder. Bir mürşid bir gün hasta oluyor ve talebelerinden birisi ona doktora gidip onun için ilaç alacağını söylüyor. Talebe oraya gidiyor doktorun bedenine mürşidi girmiş onu avatarı yapmış, Şekilde talebesini güzel şekilde uğurlayip geri gonderdiginde tüm hadise yi anlatiyor ve nedenini de talebesine anlatıyor.
Velhasıl,
Bu avatar olayı teknoloji ile sanal ve reel olarak mümkün olmak ile birlikte.
Zahiren teknoloji olmadan (k)simya ile de mümkündür. Belki görünmez gök kubbede bu yolla mümkündür.
Tüm mitoloji altından bahseder.
Ahit sandığı altın kaplamadır.
Mustafa hocamda altından bahsedecek oluyor ama orada araya bir soru giriyor yada video kesiliyor bilmiyorum.
Firavunlar zamanında o piramitlerde altinin hangi işlemlerden geçirildiği nasıl yerçekimine karşı durduğu. Nasıl maddenin içinden geçebilme özelliği kazandığı silika isimli bir maddeye dönüştüğü ve tersine işlemde 1 kilo altının 1.6kg altına dönüştüğü fiziken reddedilecek hatta bu deli diyecek olabilirsiniz. ( Ayrıca bu silikanin başka bir gezegende yaşam bulunan farklı varlıkların olduğu, Bolca bulunduğunu. Ve hocam bu madde aynı zamanda avatar için ruh transferi için kullanıldığı ile ilgili, bu konuları kapsayan bir video yaparsanız çok müteşekkir olurum..
Selamünaleyküm Kardeşim, ilgin ve nezaketinden dolayı teşekkür ederim. Kendimin bir hocalığı yok. Mustafa Hocam’ın anlattıkları ve orta halli dini bilgilerimiz üzerinden anlatmaya, daha çok aktarmaya çalışıyoruz. Altın ile ilgili olan soru talebinizi ileteceğim kardeşlerimize. Uygun olursa bir video yayınlayacaklardır. Ancak şu aralar imani ve hastalıklar konularına ağırlık veriliyor. Şu bilgimi aktarabilirim; Mustafa Hocamın bir videosunda, Zülkarneyn Aleyhisselamın set kapılarını aşmak için mecüc ırkının altın kullanmak istediğini ve bu madenin sadece Dünyada olduğunu anlatmıştır. Altın kullanarak boyut kapılarını açmak istemekteler. Doğrusunu Rabbim bilir. Selametle kıymetli kardeşim.
Evet altın kullanarak hem boyutsal kapı açıp hemde reel avatarlarini çalıştırıyorlar ve moniatomik altının yerçekimi etkisi vs bilimsel bir çalışmadır mısır piramitlerinde de sülfürik asit izleri mevcuttur..