Sadaka vermek maldan hiçbir şey eksiltmez. Allah, (insanları) affeden kulunun mutlaka izzet ve onurunu arttırır. Allah için tevazu göstereni Allah muhakkak yükseltir. Hadisi Şerif Müslim, Birr 69.
Yüce Allah’ın rahmeti, bereketi ve tüm güzel gördüğü haller üzerimize olsun İnşaallah.
Giriş sorusuna basit bir cevap vermek istiyorum;
Allah Teala’nın istediği gibi merhametli olmalıyız. İşte bu cevap doğrudur, ancak açılması açıklanması gereklidir.
Allah’ın Merhameti Nasıldır?
Yüce Allah Teala yarattığı tüm varlıklara merhametlidir. Bu merhamet kainatı ayakta tutmaktadır. Tüm kainatta olan sevgi ve merhametin kaynağı Allah’tır. Bir kedi, kuş, tavuk bile yavrusuna olan sevgisi ile kendinden kat kat üstün olan güce karşı gelmektedir. O’na bu gücü, içindeki sevgi vermektedir. Allah’ın kullarına olan sevgisi ve merhameti de yarattıklarından çok çok daha fazladır. Allah’ın sevgi ve merhameti olmasa dünyada yaşanabilecek eziyeti ve vahşeti hayal etmek bile mümkün değildir. Gücü eline geçirenin güçsüze, tüm canlılara yapabileceklerinin bir sınırı yoktur. Tabiatın döngüsü bozulur, kuş yavrusunu beslemez, korumaz zahmet çekmezdi. İnsan yıllarca çocuk büyütmek için uğraşmazdı. Hata ve kusurlarına katlanmaz, kol kanat germezdi. Yani dünya düzeni devam etmez, tüm kullar yok olur giderdi.
Kainat düzeninin temeli Allah’ın sevgisi ve tüm kainata bu sevginin sirayet etmesidir.
Allah Teala Kullarına Nasıl Merhamet Etmektedir?
Yüce Yaratan’ımız kullarına karşılıksız bir sevgi ve merhamet vermektedir. Gücü her şeyi yapmaya yeterken bizlere merhamet ederek korumaktadır. Cennet’e girmemiz için son an a kadar bizlere tövbe kapısını açık bırakmaktadır. Yeter ki Rabb’imizi tanıyalım ve yaptıklarımızdan pişman olalım. Bizden istenen sadece budur. İsteseydi en ufak hatamızda Allah bizi yok eder, sonsuz azaplar verebilirdi. Bu durumun önüne geçebilecek hiç bir güçte yoktur. Her şeyin sahibi, yaratıcısı ve gücü yeteni O’dur. Bizlerde kulları olarak O’nu taklit etmeliyiz ki gerçek kurtuluşun anahtarına ulaşalım.
Buradan işaretle Rabb’imiz bizden böyle bir merhamet ve sevgi istiyor.
Karşılıksız, fayda beklentisi veya zararından korunma düşüncesi olmayan,
Gücü yeterken affeden,
Allah’ın yarattıklarını O’nun yarattığı için seven, koruyan veya en azından eziyet etmeyen.
Her yaratılmışın içinde Allah’ın rahmetini, azametini görmektir müslümanca merhamet etmek.
Onun için Rabbimizin rızası gücümüzün yettiğine zulmetmememizde saklıdır kardeşlerim.
“Ey insanlar! Size bir misal getirildi; şimdi onu dinleyin: Sizin Allah’tan başka, dua edip çağırdıklarınızın (bâtıl ilahlarınızın) hepsi bir araya gelseler, bir sineği yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu da geri alamazlar. İsteyen de âciz, istenen de!” (Hac, 73)
“Allah, sivrisinekle yahut ondan daha küçüğüyle misal vermekten çekinmez. İman edenler bilirler ki, o, Rablerinden gelen hakkın tâ kendisidir. İnkâr edenler de “Allah bu misalle ne demek istedi?” deyiverirler. Allah, bu misalle nicelerini saptırır, nicelerini de doğru yola ulaştırır. Aslında, Allah’ın saptırdıkları, zaten yoldan çıkmış olanlardır.”(Bakara, 26)
Yazımı İmam Gazali Hazretleri’nin bir hikayesi ile bitirmek istiyorum.
İmam Gazali Hazretleri, kitabını yazınca istihareye yatmış “Ya Rabbi, kitabımı kabul ettin mi?’ demiş. Cenabı Hak buyurmuş ki ‘Ey imam! Kalemi mürekkebe batırıp çıkardığın vakit bir sinek geldi. O mürekkebi emmeye başladı. Merhamet ettin o emsin de ondan sonra yazayım dedin. Emdi bitirdi, yeniden batırdın yazdın. İşte o sineğin hürmetine razı oldum.
Üsâme bin Zeyd radıyallâhu anh şöyle der:
Kızı (Zeynep) Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem’e haber göndererek:
“–Oğlum ölmek üzeredir, lütfen bize kadar geliniz!” dedi. Peygamber Efendimiz o esnâda ashâbıyla meşgul olduğu için:
“–Alan da veren de Allah’tır. O’nun katında her şeyin belli bir vakti vardır. Sabretsin ve ecrini Allah’tan beklesin!” buyurarak kızına selâm gönderdi. Bunun üzerine kızı, Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’e:
“–Ne olur, mutlaka gelsin!” diye tekrar haber yolladı.
Bu defâ Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem, Sa’d bin Ubâde, Muâz bin Cebel, Übey bin Kâ’b, Zeyd bin Sâbit ve başka sahâbîlerle birlikte kalkıp kızının evine gitti. Çocuğu Hazret-i Peygamber’e verdiler, kucağına aldı. Yavrucak pek zor nefes almaktaydı. Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem’in gözlerinden yaşlar boşandı. Durumu gören Sa’d bin Ubâde:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü, bu ne hâldir?” dedi. Efendimiz de:
“–Bu, Allâh’ın, dilediği kullarının kalbine koyduğu bir rahmettir. Zaten Allah Teâlâ ancak merhametli kullarına rahmet eder.” buyurdu. (Buhârî, Cenâiz, 33; Müslim, Cenâiz, 9, 11)
Selam ve Selametle