Müslüman her hal ve davranışından Allah katında ve insanlar nazarında sorumludur. Bir çok davranış biçimi içerisinde konu olarak YÜRÜYÜŞ TARZI’nı incelemek istedim. Bazı kaynaklardan öğrendiğim bilgileri önce kendim, sonrasında sizler için derledim.
Müslümanın Müslümanca Yürüyüş Tarzı Nasıl Olmalıdır?
Bu sorunun cevabını öncelikle Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam Efendimiz’de aramalıyız.
Efendi’mizin biçim olarak yürüme tarzı;
Adımlarını yokuş aşağı yürüyor gibi atar ve hafifçe öne eğilerek yürürdü. Yürürken gözleri gökyüzünden daha çok yere bakardı. O gayet rahat bir şekilde yürürdü. Yürürken adımlarını uzun ve seri atardı. Bununla birlikte her halinde sükûnet ve vakar görülürdü. Ayaklarını ses çıkarıp toz kaldıracak şekilde yere sertçe vurmazdı. Yürümesinde asla bir yorgunluk emaresi anlaşılmazdı. Varacağı yere doğru emin adımlarla yürür, bir zaruret olmadıkça çevresi ile ilgilenmezdi.
Bu şekilde bir yürüyüş , kararlı, gayretli, belli bir görev sahibi ve cesur insanların yürüyüş tarzıdır.
Yürüyüş ve Tesettür Bağlantısı
Yürüyüş tarzının tesettür ile olan bağlantısını kadınlar ve erkekler için ayrı bir satır açarak irdeleyelim.
Müslüman kadının iffetinin bir esası olarak onun yürürken üzerindeki ziynetlere ve ziynet yerlerine dikkatleri çekecek, kendini hissettirecek bir şekilde ayaklarını yere vurarak bazı insanları tahrik edecek, fitneye sevk edecek bir tarzda yürümemesi emredilmiştir. Kolye, küpe, bilezik gibi takıların ses yaparak dikkat çekmesine mani olunmalıdır. Günümüzde bu duruma ağır parfüm ve kokuyu da eklemek mümkündür. Amacı aşan ağır kokular nefsi uyandırabilmektedir. Günümüz tabiri ile eşeğin aklına karpuz kabuğunu düşürmektir. Tesettüre riayet edilerek giyinilmesi, konuşulması gerektiğinde de açık net ve anlaşılır bir biçimde konuşmaya özen gösterilmelidir.
Ayrıca tesettür, haya ve edep sadece kadınların değil, erkeklerin de dikkat etmesi gereken önemli bir konudur. Erkekler için diz kapağının altından, göbek deliğine kadar olan bölüm mahremdir. Örtülmelidir. Bedenin üstünün kapalı olması kesinlikle edep yönünden daha uygundur. Günümüzde ustalık işareti olan :)) arkamızın çatal bölgesinin açılmamasına önem göstermeliyiz. Namazda, otururken ve eğilirken bu bölgelerin açılmamasına dikkat etmeliyiz.
Yürüme Davranışı ve Ahlaki Bağlantısı Nedir?
Bu temel konuları kısaca açıkladıktan sonra bir iletişim bütünü olarak yürüme ve konuşmanın ahlaki bağlantısını anlatmak istiyorum. Allah bazı ayetlerinde yürümeden sonra konuşma fiilini getirmektedir. Bu iki fiil insan davranışının en önemli iletişim teknikleridir. İletişim, sadece söz ve insan varlığı ile sınırlanmamalıdır. Bitkiler güneşe dönerek bizimle iletişim kurmakta, güneş ışığını görmesi gerektiğini bu hareketi yaparak sözsüz iletmektedir. Cama tıklayan bir güvercin aç veya susuz olduğunu bizlere anlatabilmektedir. Günümüzde beden dili olarak adlandırılan ilim dalı insanlarda olan bu iletişim biçimini incelemektedir. El, kol, kaş, göz, mimik, jest ve tüm bedeni hareketlerin bir anlamı bulunmaktadır.
İnsan davranışlarının kaynağı, insanın kendi ahlak ve düşünce yapısıdır.
Sayfa başında Peygamberimizin yürüyüş tarzını anlattım. Müslüman tevazu ve vakar içinde, hareketli, görevine odaklanmış bir tempoda görüntü vermelidir. Eller cepte, kamburu çıkmış, aheste yürüyüş tarzı, amacı olmayan boş gezen bir insanı tasvir etmektedir. Bu aciz, korkak ve negatif görüntüden uzaklaşılmalıdır. Ne çok yavaş ne de şeytan gibi sıçrayarak yürünmelidir.
Manevi Hastalık Kibir ve Yürüme Tarzı ile olan Bağlantısı Nedir?
Kibir Nedir?
Kişinin kendini üstün görmesi ve bu duyguyla başkalarını aşağılayıcı davranışlarda bulunmasıdır. Sözlükte “büyüklük” anlamına gelen kibir (kibr), tevazunun karşıtı olarak kendini üstün görmek demektir. Kibir, gurur ve ucb birbirine yakın anlamlarda ama, temelde üstünlük gayesinde olmayı ifade eden kelimelerdir. Allah’ın inkar ve şirkten sonra en sevmediği davranış biçimidir.
Kibirin temeli Allah’ın büyüklüğü ve gücü ile boy ölçüşmeye yeltenmektir.
Kendini olduğundan fazlasını göstermek istemesidir. Kibir, Azazili iblis yapan, Allah katından kovulmasına sebep olan günahtır.
İnsan bu günahını elbisesini yere sürüyerek, topuklarını yere vurarak, aşırı süs ve gösteriş yaparak, diğerlerini küçük düşürerek gösterir.
Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kişi Cennet’e giremeyecektir. Kibir ise her adımımızda kendini gösterecektir. Bu nedenle her adımımız Sırat olacaktır.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vessellem) değişik hadislerinde gurur ve kibirle yürümeyi yasaklayarak böyle hareket etmenin nelere mal olacağını bildirmiştir:
“Kalbinde hardal tanesi kadar îmân olan hiçbir kimse, cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan hiçbir kimse de cennete giremez.” (Müslim, Îmân, 148-149)
Bu söz üzerine ashabdan biri;
“−Yâ Rasûlallâh! İnsan elbisesinin, ayakkabısının güzel olmasını istemez mi?” deyince, Resûl-i Ekrem (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şu karşılığı verdi:
“−Şüphesiz ki Allâh güzeldir; güzelliği sever. Kibir (ise nîmetleri kendinden bilerek) hakkı inkâr etmek ve insanları küçük görmektir.” (Müslim, Îmân, 147; Tirmizî, Birr, 61)
“Sizden önceki milletlerden birinde bir adam üzerindeki elbiselerle kendini beğenerek gurur ve çalımla yürürken birden bire yer onu yutuverdi. O artık orada kıyamete kadar debelenip durmaktadır.” (Buhârî, Enbiyâ, 54; Müslim, Libâs, 49-50)
“Kim elbisesini kibirle sürüklerse kıyamet günü Allah o kimsenin yüzüne bakmaz.” (Müslim, Libâs, 42) buyurmuştur.
Yürüme biçimi ile kibir arasında çok sıkı bir bağ vardır.
Ayaklarını yere sert vurarak yürümek kibir günahının işareti ve hayata geçirilmesidir.
Kalbinde kibir olan kişi de Cennet’e giremeyecektir.
Bu nedenle attığımız her adım kendi Sırat köprümüzdür dostlar.
Kibirli adımlar, Sırat Köprüsü’nün yıkılması demektir. Elektrikli cihazların aç-kapa düğmesi gibidir. Kibrimiz varsa Sıratımız yok Cennet yok, Kibrimiz yoksa, Sıratımız var Cennet’te var demektir.
“Yeryüzünde gurur, kibir içinde ve kasıla kasıla yürüme! Zira (ne kadar kibirlenirsen kibirlen), sen ne yeri delip geçebilir ne de dağların boyuna erişebilirsin!” (İsra, 16/37)
Bu konuda Allah Teala insanı uyararak ne yeri delebileceğini ne de dağları aşabileceğini söylemiştir. Acizliğini hatırlatmıştır. Gerçek gücün kendinde olduğunu, bu konuda kendisi ile yarışılmasını yasakladığını ayetler ile anlatmaktadır. Kibir buradan yola çıkarak azametine karşı gelmek,
O’nun büyüklüğünü küçümsemektir. Allah muhafaza.
Kibirin Tedavisi Nedir? Yürüme ile olan Tedavi Nasıl Olabilir?
Tevazu ve hiçlik kibir hastalığının tedavileridir. İnsan kendini küçültmeden, gerçek manada tevazu göstermeli kendi acizliğini sık sık hatırlamalıdır. İşte burada yürüme fiili insan için kurtuluş yolu olabilmektedir.
Yürüyüşümüze dikkat ederek kibir duygusundan nasıl kurtulabiliriz? Bu Nasıl olabilir?
Yürüme ve adım atma hareketi 3 aşama ve kontrolde gerçekleşir;
– Beyin komut verir
– Kalp duyguyu ekler
– Beden uygular
Kalp kibir dolu ise, beyin kibir duygusuna göre emir verir ve beden bu duyguya göre şekil alarak uygular. Topuklar sesli yere vurulur, omuzlar geri atılır, beden öne çıkarılır.
Ancak kalp mütevazilik taşıyorsa, kalbi ile her hareketini denetler, düşüncesine ve bedenine çeki düzen verir. Ezik bir görüntü vermeden vakarlı bir şekilde, adımlar yere vurmadan ses ve toz kaldırmayacak şekilde, sanki yeri incitecekmiş gibi sakin bir şekilde adımlar. İnsan her adımında Allah’ın azametini hatırlayıp kalbi ile kontrol eder, kibir duygusu azalır ve zamanla kaybolur. Bu kontrollü davranış artık hayatımızın bir parçası olur.
Adım takibi, bizleri dış dünyadan kısmen koparır ve kalbimiz ile meşgul olmaya odaklanırız.
Tasavvufta olan Nazar Ber Kadem tam da bu durumdur. Sadece gözleri ayaklara sabitlemek açıklaması yeterli değildir. Ayaklara bakarak yürümekte mümkün değildir. Ama her adımımızı kibirden yoksun, mütevazılık içinde atmaya çalışmak, dikkatimizi gözümüzden alarak ayaklarımıza yönlendirmek en güzel Nazar Ber Kadem uygulamasıdır. Görünenin arkasında böyle bir sır ve mükemmeliyet vardır.
Kalbi kontrol, beyni kontrol ve her adımı kontrol, kibir hastalığından ve çevrenin istenmeyen görüntüsünden korunmanın mükemmel bir yöntemidir. Rabbim bizleri kalbi, bedeni ve ahlaki hastalıklardan korusun. Amin.
Selam ve Selametle
Manevi Eğitimler Şeyh Şabanı Veli Hz.Nasihati! ve Sırat Köprümü Nasıl Görebilirim? Bölüm 3
https://open.spotify.com/episode/2NwvgPTukyzLojXLw9d2rg?si=Lqf-y9YZQFicV250vWTpHw
https://open.spotify.com/episode/3inwOAajkWlH1JklSa206u?si=WQTYqSzbQKqlGE0vm58Mmw
“Yeryüzünde gurur, kibir içinde ve kasıla kasıla yürüme! Zira (ne kadar
kibirlenirsen kibirlen), sen ne yeri delip geçebilir ne de dağların boyuna
erişebilirsin!” (İsra, 16/37)
“Kibirli davranarak insanlara yüzünü dönme, yerde çalımlı çalımlı yürüme!
Çünkü Allah kibirle kasılan, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla
sevmez.” (Lokman, 31/18
“Hakkı yalan sayanların sözlerine sakın uyma. İsterler ki sen gevşeyesin de,
böylece O zaman kendileri de yumuşasınlar. Sakın uyma: Servet ve hanedan
sahibi diye, o bol bol yemin eden, değersiz adama! O gammaz, insanları
birbirine düşürmek için koğuculuk yaparak yürüyene, gezip-dolaşana,
hayrın önünü kesene, o saldırgana, günaha dadanmışa! Şerefsiz, kaba, bir de
soysuz olana. Kendisine âyetlerimiz okunduğunda “Bu eski insanların
masalları!” diyene” (Kalem, 68/8-15)
“Rahman’ın has kulları o kimselerdir ki, onlar yeryüzünde tevazu ile
yürürler. Cahiller kendilerine laf attıkları zaman da “Selametle!” der, geçer giderler.” (Furkan 25/63)
“Yürüyüşünde orta yolu tut.” (Lokman, 31/19)
“Az sonra o iki kızdan biri haya ve edep abidesi halinde yürüyerek
çıkageldi ve ‘Bize sunduğun sulama hizmetinin ücretini vermek üzere
babam seni dâvet ediyor’ dedi.” (Kasas, 28/25)
“Mümin kadınlar saklı zinetlerine (kolye, küpe, bilezik vs.) dikkat çekmek için, ayaklarını yere
vurarak yürümesinler.”