“Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed Aleyhisselam O’nun kulu ve resulüdür.”
Elhamdülillah, Rabb’im bana hidayet verdi ve iman ile şereflendirdi. Yanlış anlaşılmasın; Sonradan hidayete ermiş değilim, bu durum doğumdan beri böyledir. İman var İslam var ancak şeytana teşekkür ne demek oluyor diyebilirsiniz? Allah, şeytanın Mümin’lerin en büyük düşmanı olduğunu bildirdiği halde nasıl olur böyle bir şey?
Kısa olarak kendi yaşantımdan ve sizlerden bir kısmınızın da kendini bulacağı hallerimden bahsetmek istiyorum. Müslüman olduğunu söyleyen büyük çoğunluğumuzun durumu ortadadır.
Müslüman gibi düşünen ama gayri müslim gibi garip bir yaşam süren büyük bir çoğunluğuz biz.
İslam’ın kıyısından köşesinden tutmaya çalışan, aslını öğrenmeyen, araştırmayan, araştırsa da kendi aklı ile yanlış noktalara varabilen kişileriz.
Ben kendi durumumu bir havuza düşmüş, yüzme bilmeyen bir insan gibi tasvir ediyorum. Yüzme bilmeyen, daha batmamak için çırpınan ama çırpınması kurtuluşuna yetmeyen bir insan düşünün. Ne batıyor, ne de çıkıyor. Havuz dünyayı, içinde ki su günahları, yüzme bilmemek çırpınmak dinimizi yarım yamalak öğrenen ve yaşayan müslümanı, kıyı ise kurtuluşu; Allah’ça, Muhammed’ çe inanmayı yaşamayı temsil etmektedir. Yüzme bilen nasıl suya batmadan ilerleyebiliyorsa, dinini bilen müslüman da günah deryasında batmadan hedefine ulaşacaktır. (Rabb’im bu şekilde olabilmeyi nasip etsin)
İşte bu şekilde bata çıka yaşadığım bir İslamiyet anlayışında idim. Bu çırpınışları ebedi kurtuluş için yeterli görüp daha fazla gayret etmedim. Ya da farkına varamadım. Ne zaman ki İblis ve avanesi hatalarımdan, zaaflarımdan daha fazla faydalanıp beni dibe çekene kadar. İşte burası dananın kuyruğunun koptuğu nokta idi.
Ya kendimi kurtaracaktım, ya da günahlar içerisinde kaybolacaktım. İblis, kazandığını düşündüğü anda Allah’ın rahmeti ve merhameti ile içimizde olan tevhid mayası sayesinde kendimi tekrar toparlama yönünde bir gayret gelişti. O havuzun dibine tekmeyi vurup, havuzun dışına kendimi atabildim. Kurtuluşa ulaştım. Burada insan aslında ne kadar sıkıntıda olduğunu anlıyor. Her şey zıttı ile kaimdir. Kolaylığa ulaşınca zorluğu anlıyor insan. Rabb’im kuluna kulu aracılığı ile muavenet (yardım)etmiştir (Allah hepsinden razı olsun).
Allah’a karşı kazandığını düşündüğü bir zamanda Allah Teala, şeytana basmıştır tokatını.
Çok iddialı bir cümle kurdum. Kendimi kurtarmak gibi. Tabi ki asıl kurtuluş müslümanca bir hayat sürmekle ve iman nimeti ile bu dünyayı terki diyar edebilmekle mümkündür. En azından yanlış giden durumun farkına vardım. Aslında yaratılıştan beri büyük bir savaş vardı. Ben bunu duyuyor, inanıyor ama idrak edemiyormuşum.
Duyan, bilen idrak edemez mi?
– Edemez…
İdrak farkına varmaktır. Aslını görmektir. Kalben inanmaktır. Kalbine inandırmaktır.
Kulu olmakla bizi şereflendiren, her şeyimizin sahibi ve bizleri çok seven Rab’bime savaş açan bir yaratık var. Ve onun avanesi. Kendini yaratan Rab’bine savaş açabilecek kadar aşağılık bir yaratık. İman ettim ve Allah’ı sevdim diyen BİZLER nasıl olurda bu mücadelenin seyircisi olabiliriz? Her türlü yolu deneyen ve hiç bir ahlaki değeri olmayan varlıklar, Allah’ın kendi yarattığı kulları üzerinden Allah’ımızı ve Peygamberimizi üzmektedirler.
GÜNAHKAR KULLAR, ŞEYTANIN ELİNDE ALLAH TEALA’YA SIKILAN KURŞUN OLMAKTADIR.
Var mı bu şekilde olmak isteyen?
Şeytan imanını aldığı insanlar üzerinden, insana karşı kendi üstünlüğünü Allah’a ispat etmek istemektedir.
Kendini yaratan Rab’bine
–“Sen insanları halife yaparak yanlış karar verdin, Ben haklıyım ve güçlüyüm. Senden daha doğru bir karar verdim” demektedir.
Allah’ın emrine ve insanların halife olmasına karşı gelmiştir. Ben de bu durumun idrakine varıp İblis ve zürriyetine karşı Rab’bimin yanında saf tuttum . Kıyama kalktım. İblis, bir çok hizmetine rağmen tek emre itaatsizlik nedeni ile lanetlenmiştir. Bizler bir çok emrine karşı gelmekteyiz. Farkına varalım kardeşlerim ve nefsim.
Beni ve alemleri yaratan Allah’ımın ve sevgili Peygamberimin lanetlenmiş olan düşmanına işte bu nedenle teşekkür ettim. Artık karşısında daha dikkatli, idrak sahibi ve Hak tarafında Batıla karşı kıyama kalkmış, saf tutmuş bir mümin var.
Unutmayalım;
Çakalın hükmü aslan ayağa kalkana kadardır. Allah insanoğlunu Alemin Aslanı olarak yarattı. Bize düşen ayağa kalkmaktır.
Işık yoksa karanlık vardır Allah kendi Nur’undan üfledi. Bize düşen ışıldamaktır. Karanlığa fırsat vermemektir.
Allah güçlü olmak için gerekli her şeyi bizlere verdi. Güçsüz olan biz değiliz. Yeter ki Hak yolundan ayrılmayalım. Rabb’im bizlere yardım eylesin. Ayaklarımızı Hak yolunda sabit kılsın. Nefsimize ve şeytana fırsat vermesin. Ömrümüzün kalanını geçmişinden hayırlı eylesin. Son nefeste imanı ve sonsuz rızasını bizlere nasip etsin. AMİNNN.
Selam ve Selametle
https://semadansemaya.blogspot.com/2017/01/dusmanini-tanimazsan-gardini-nasil.html?sc=1672641794912#c7141533178709877331
2 yorum
Öncelikle, inşallah Allah’ın izni ve lütfuyla kavuştuğunuz hidayet için sizi canı gönülden tebrik ederim kardeşim. Ne mutlu size, ne mutlu ailenize…
Rabbim bu kararlı duruşunuzu son nefesinize kadar desteklesin ve şeytana karşı yardımcınız olsun inşallah ve sizi ahirette umduklarınıza kavuştursun…
Ayrıca şunu eklemeliyim ki, böylesine etkileyici bir yaşam hikayesi ancak bu kadar açık, kısa ve öz bir şekilde anlatılabilirdi. Metnin içeriği için de ayrıca tebrik ediyorum.
Selam ve selamet dileklerimle…
Çok teşekkür ediyorum. Sizlerin bilgi ve tecrübelerinizden de çok fayda gördüm. Bu yolda sabır ve irade ile devam edebilmeyi Rabb’im tüm kullarına nasip etsin. Aminnn. Selamlar.