Orta Karadeniz ve Orta Anadolu kültürü ile yetiştim. Her bölgenin kendine has kültürü ve yaşantıları olmuştur. Amasya ve yakın bölgelerimizde sıkça kullandığımız ve anlamı çok basit olarak açıklanmış olan ama aslında çok derin bir mana ifade ettiğini öğrendiğim ” HE” ve “HÛ” kelimelerinden kısaca bahsetmek istiyorum.
HE kelimesini çocukluğumuzda evet anlamında kullanırdık. Hatta o kadar alışmıştım ki evet demek bana çok zor gelmişti. İlk denemelerimde sanki herkes bana bakmış, beni ayıplamıştı. Ama ortaokulla birlikte artık bizim için yeni olan bu kelimeye alışmak zorundaydık. Zamanla He demekten utanır hale geldik. Çünkü evet demek modern, he demek eski kelime ve köylü cevabıydı.
He demek evet demekti ve onaylamak anlamı vardı. Ama başka anlamı daha olduğunu öğrendim. Öğrendiğimde de çok şaşırdım. TDV İslam Ansiklopedisi içerisinde şu satırlara rastladım;
Allah Teala’nın asıl isminin He harfi olduğunu ve Hû kelimesinin Sûfîlere göre Allah’ın zâtına işaret eden ismi olduğunu hayretle öğrendim. Meğer her nefes alıp vermede Allah diyen bir kalbimiz varmış. Farkında olamamışız ama biz Allah’ı anmasak ta, kalbimiz her daim Allah Zikrini yaparmış. Vücut nefes alırken ve verirken Allah dermiş. ALLL – LAH, ALLL – LAH, ALLL-LAH…..
Nefes yavaşça bedene girer göğsümüz şişer ve bir an bekler ( Lam harfinin şeddesinde durak olan cezim gibi) sonrada hızla arşa döner. Bir kaç nefes tekrarından sonra ritmi anlayıp kalp ile bedenin beraber ALLAH dediğini duyuyor insan. Aslında bu zikir zaten yapılıyordu ama biz idrak edememiştik. Belki biliyorduk, duymuştuk ama idrak edememiştik. Beraber öğreneceğiz İnşaallah. Galiba kalbimize verilen zikir görevi tamamlanınca da bizler de bu alemden göçüp gerçek yuvamıza döneceğiz.
Kalp ile Allah, Nefes ile Allah, He ile Allah. Bilememişiz.
HÛ :
Sûfîlere göre zikrin en faziletlisi Allah’tan bir şey isteme anlamı taşımayan bir ifadeyle anmaktır. Bundan dolayı istek mânası taşımayan ve Allah’ın zâtî ismi olan hû en faziletli zikir kabul edilmiştir. Hz. Ali’nin çok defa “yâ hû, yâ men hû, lâ ilâhe illâ hû” diye zikrettiği, kendisine sebebi sorulduğunda “hû”nun ism-i a‘zam olduğunu söylediği rivayet edilir. Gazzâlî de “lâ ilâhe illallah”ın avamın tevhidi, “lâ ilâhe illâ hû”nun havassın tevhidi olduğunu söyler. Allah hangi ismiyle zikrediliyorsa o ismin feyz ve tecellîleri istenir; meselâ kerîm ismiyle ihsan, şâfî ismiyle şifa umulur. Hû ismiyle yalnız O’nun zâtı istendiğinden bu ismin tecellisi kâmil bir keşif olmaktadır.
Hû kelimesi tarikat folklorunda çeşitli anlamlarda yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Meselâ dervişler birbirine hitap ve cevap amacıyla hû derler. Tekkeye girmek isteyen kişi izin almak için “destur” der, içeriden “hû” sesi gelirse girebilir. “Yâ hû, bu da geçer yâ hû, hoş gör yâ hû, haydan gelen hûya gider, illâ hû, edep yâ hû, hû çekmek” mutasavvıfların yanında halkın da çok sık kullandığı ifadelerdir.
https://islamansiklopedisi.org.tr/hu
Selam ve Selametle