Bu yorum okunmadan önce, linkini vermiş olduğumuz yazının okunması önemlidir.
https://www.esfane.com/emir-sultan-hazretlerinin-mehdi-aleyhisselam-ile-ilgili-sohbeti-ve-uyarilari/
Emir Sultan Hazretleri sohbetine, Mehdi Aleyhisselam sorulması üzerine şu soru ile başlamaktadır;
Mehdi Aleyhisselam geldiğinde uyacaklar mı?
Bu soruyu soranların bir kısmının Mehdi geldiğinde O’na inanmayıp yolunda gitmeyeceklerini anlatmak istemektedir. Kanıt olarak ta Fahri Kainat Efendimiz geldiğinde O’nu gördükleri, bildikleri halde inanmadıklarını örnek göstermektedir. Samimiyetlerini sınamaktadır. Efendimize uymak varken, Mehdi Aleyhisselam’ı beklemenin acziyet, tembellik ve görevden kaçmak olduğunu söylemektedir. Eğer bir yolda gidilecekse zaten en güzel örneğimiz Peygamber Efendimiz, Hazreti Kur’an var. Samimi iseniz zaten bu yolda gayret eder, ilerler, mücadele edersiniz demektedir. Ama soranların bir çoğunun amacının; Mehdi Aleyhisselam’ın her şeyi bir anda değiştireceğini, yani “suya sabuna dokunmadan” çalışıp gayret etmeden bedel ödemeden kurtuluşa ereceklerini düşündüklerini anlatmaktadır. Boş boş Mehdi’yi beklemelerini eleştirmektedir.
Emir Sultan Hazretleri Mehdi Aleyhisselam geldiğinde, müslümanım diyenlerin alacağı tavrı üç grupta değerlendirmiştir.
Birinci grup; Mehdi’yi bilecek, duyacak, inanmayacak olan gruptur. Müslümandır ayrıca bu inkar edecek olanlar demektedir. Hatta ihanet edecek olanların, bu grup içinden olacağını bildirmektedir Emir Sultan Hazretleri.
İkinci grup; Yaşayış olarak müslüman, görünüş olarak ta İslam’ı Ehli Sünnet yaşayanlar. Cübbesiyle, sarığıyla hatta çarşafıyla bile olanlar. Önce inanacak, sonra kendi yaşayışlarını örnek alarak Mehdi Aleyhisselam’ı kabul etmeyecekler. Yani Emir Sultan Hazretleri’nin ifadesi ile kendi terazileri ile Mehdi’yi tartacaklar ve kendi yaşantılarının daha üstün olduğunu düşünecekler demektedir Sultan Hazretleri. Mehdi’nini en büyük özelliğini yani Allah’ın ilmini ve manevi ordunun desteğini dikkate almayacaklar. Bu grubun davranışı, tüm peygamberlere yapılan kibirden kaynaklı karalama, iftira, kabullenmeme ve sonuçta inkara giden süreç ile çok benzerlik göstermektedir. Bu zamana kadar gelen Peygamberlerin çoğunluğu, fakir, ümmi (okuma yazma bilmeyen cahil), toplumda mal, mülk, makam sahibi olmayan insanlardır. Geldiği toplumlar Peygamberlerimizi toplumun alt tabakası saydıkları gruptan olmaları nedeniyle gurur ve kibir nedeniyle inkar etmişlerdir. Aslında bu durum bile Allah’ın bir mucizesidir. Dönemin alim, şair ve zenginleri, ümmi olan okuma-yazma bilmeyen Efendimizin bildirdiği ve yaptıkları ile başa çıkamamışlar, iftiralara sarılmışlar ancak yine de hezimete uğramışlardır. Peygamberimizin ümmi olmasının bir diğer nedeni ise, Hazreti Kur’anı kendisinin yazmamış olduğunun ispatı içindir. Eğer Efendimiz alim olsa idi, inanmayanlar kesinlikle gelen ayetleri kendisinin uydurduğunu iddia edeceklerdi.
Bu ikinci grup müslümanın davranışı, Medine Yahudi’lerinin tavrını hatırlatmaktadır. Gelecek olan peygamberleri bilmelerine rağmen, kendilerinden olmaması nedeniyle kabul etmemişler ve yalanlamışlardır. Kendi milletlerini üstün görüp Arap olan bir peygamberi kabul etmemişlerdir.
Allah Teala bu durum ile açıkça şunu demektedir;
“İlim bendedir, Kudret bendedir. Ben ancak kalplere bakarım. Dünya malı çok değersiz ve anlamsızdır. Dilediğime Sevgimi, Peygamberlik makamını ve ilmimi veririm. Hiç bir kuvvet, dünyevi ilim, makam ve zenginlik benim kudretimle baş edemez. Malı, mülkü, gücü, ilmi ile övünen, böbürlenen, kibirlenenler kendinize gelin. Hepinizi, ümmi ve çoban olan bir insan alt etmiştir. Bu durum benim kudretimin karşısında ne kadar aciz olduğunuzu size anlatmaktadır. Her şeyin sahibi ve her şeye gücü yeten ben olduğuma ve siz yaratılmış kulların da bunu değiştirmeye gücü yetmeyeceğine göre, kibirden vazgeçerek doğru yola yönelin” demektedir. Bu durum aynı zamanda İblisin, kendisinden daha güçsüz olan Hz. Adem’e secde etme emri ile ne kadar benzemektedir. Kibir duygusunu yenmek en büyük imtihan meselesidir.
KAZANCI SONSUZ, KAYBIDA SONSUZ OLAN BİR İMTİHAN.
Bu açıklamalardan sonra şu yorumu getirmekteyiz;
Mehdi Aleyhisselam, sakal, cübbe, sarık takmayabilir. Hafız olmayabilir. Üstün bir Kur’an bilgisi ve ilmi olmayabilir. Hatta büyük günahlar da işlemiş olabilir. Bu şekilde Mehdi zuhur ederse, ikinci grup kendi İslami yaşantılarını üstün görecekler, O’nu yetersiz olarak değerlendirecekler ve sonuçta kabul etmeyeceklerdir. Bu grup savaştan, mücadeleden kaçanlardır demektedir Emir Sultan Hazretleri. Mustafa KAYA Hoca’mızda bu konudan çok şikayetçidir. “İslamı bilip yaşadıklarını söyleyenler, en çok zorluk çıkaranlardır” demektedir.
Aslında bu grup, görünüşte İslam işaretlerini üzerinde taşıyan, sözde İslami yaşantıyı isteyecek olan ama aslında mevcut sistem içerisinden beslenen, zenginleşmiş, rahat ve düzen sahibi olan insanlardır. Bu rahatlarının bozulmasını istemeyeceklerdir ve cihattan kaçmak için Mehdi Aleyhisselam üzerinden bahane üreteceklerdir. Mehdi’yi kabul etmeyen grup, otomatik olarak Deccal sistemini seçmiş olacaklardır.
“Bir çok müslüman inanmayacak, kabul etmeyecek, karşı çıkacak, yetersiz görecek ve bir çok vesveselerle kendilerine anlatılan düzende, kendi kendilerini deccale teslim edeceklerdir” Emir Sultan Hazretleri
Üçüncü grup;
Günah işlemekten geri durmayan ama aynı zamanda kabul edecek olan gruptur. Mehdi Aleyhisselamı bilecek ancak malı, mülkü, makamı kısaca rahatının bozulmaması için susacaklardır. Bir kısmı zamanla Ehli Sünnete dönerek Mü’minlere katılacaklardır. Yaşantıları, giyimleri, konuşmaları ile farklı olacak, ancak kalben tam dönüş yaparak Mehdi Aleyhisselam ile birlikte olacaklardır.
Üçüncü grubun ikinci kısmı ise;
“Gerçekten iman edip canlarıyla, mallarıyla mücadele edecek olanlardır.
İşte bunlar;
KAZANACAK OLANLARDIR. Yeri geldi şehit oldular, yeri geldi mallarından oldular, yurtlarından kovuldular. Böylelikle ÜMMET diye anıldılar” denilerek tasvir edilmiş olan gruptur.
Sohbetin devamında 2 kefeli terazi örneği verilerek, Peygamber Efendimizin Sünnetlerin önemini Kur’anı Kerim ile anlatmak istenilmiştir. Sünnetler olmadan Kur’anı Kerim’in tam olarak anlaşılamayacağını ya da yanlış anlaşılmaya müsait olacağını anlatmaktadır Sultanım.
Yapacağımız mücadelemizi küçük görmememiz gerektiğini, Hazreti İbrahim’in ateşine ağzı ile su taşıyan karınca örneği ile vermektedir. Deccal ve hizmetkarları saflarını belli etmiş, açıkça ortaya dökmüşlerdir. Bizlerin safını belli etmesinin tam zamanıdır.
Sessiz kalmak suça ortak olmak demektir. Safımızı, Sünnetlere, Kur’an’a ve İman’ımıza sahip çıkarak göstermeliyiz. Allah Teala’ya delillendirmeliyiz. Ebedi kurtuluş ancak bu şekilde mümkündür.
Allah’u Teala’nın size ihtiyacı yok. Resulullah’ın size ihtiyacı yok. Sizin Resulallah’a ve Yüce Allah’a ihtiyacınız var…
Selam ve Selametle.