Yaşadığımız bazı olaylar bizler için ders ve ibret vesilesi oluyor. Rabbimden verilmiş bir nimet olan akıl ile akletmemizi emreden Rabbim, bizlere nice güzel örnekler veriyor. Kulum, hayatı OKU, insanları OKU, tabiatı OKU ve kendini OKU diyor. Okumak, sadece yazı ile olmuyor. Bunu da bize akletmemizi emrederek gösteriyor.
Nereye varacağım? Sonunu tam olarak bende bilmiyorum. Çünkü Rabbimin lütfu sonsuz ve O ne kadar isterse o kadar verir. Bir kul bunu hayal bile edemez. Akıl gerilir ve bir yerden sonra kopar gider. Bu nedenle, biz kullar sadece isteriz, gerisini de sonsuz nimetlerin sahibine bırakırız.
Merhametlilerin en merhametlisi Allah’tır. Bizler O’nun kulu ve halifesi olarak O’nu taklit etmeye çalışırız. Ne kadar yaklaşırsak o kadar iyi bir kul ve iyi bir halife oluruz. Aynı bir kapının kilidi ve anahtarı gibi düşünün. Yedek anahtar, orjinaline benzerse ancak kapılar açılır. Yoksa kapıda kalırız. Eksik ya da fazlamız var demektir. Eksiği tamamlamak veya fazla olanı atmak gerektir ki kapılar bizlere açılsın.
Geçen akşam iş dönüşü, evimin yolu üzerinde olan bir marketin önünden geçiyordum. Bir hanım kardeşimiz beni durdurdu. Elinde olan bir kaç parça süs eşyasını göstererek satmak istediğini ve ihtiyaçlarını almak istediğini söyledi. İlk olarak aklıma, o insanların yaşam biçiminin dilenmek üzerine olduğu ve çalışmadıkları geldi. Dönüp gidecekken Allah Rızası dedi. Çocuklarının ihtiyacından bahsetti. Burası bir kopma noktası oldu. İhtiyaçları olduğu doğruydu, ancak çalışıp para kazanmadıkları da bir gerçekti.
– Ne ihtiyacın var alayım? dedim
– Ben de geleyim mi abi dedi.
Rabbim Senin için, kandırıldığımı bile bile sırtımı Senin kuluna dönmedim
Bu şekilde bir kaç parça gıda malzemesi aldık. Kasada iken, galiba yüzüm biraz asıktı. İçime yüzümün gülmesi gerektiği hissi geldi. Ya yapmayacaktım ya da doğru bir şekilde, kalp kırmadan, üzmeden, rencide etmeden yapmalıydım. Bu his üzerine, istemediği halde çocukları için de 1 er tane çikolata ekleyip teslim ettim, ki şeytan sussun. Susmasa sadakalarıma devam edecektim. Şeytan, daha fazla yakıp yok olacaktı. Hanım kardeşimiz dualar ederken ben de hakkımı helal ederek oradan ayrıldım. O esnada duygu dolu bir hal yaşadım. Rabbim SENİN için, kandırıldığımı bile bile sırtımı SENİN kuluna dönmedim. Rabbim SEN de bize sırtını dönme. Bizde dilenciyiz SENİN kapında. O kadının elinde olan değersiz incik boncuktan öte SANA sunacak neyimiz var ki? Her şey SENİN. Biz de Peygamberimizin ve iyi insanların hürmetine yaşıyoruz. Kapının dilencileriyiz. Sana ne verebileceğiz ki? Ne veriyoruz? Neler istiyoruz?
50 metrelik mesafe içerisinde bu düşünceler ve dualar aklımda dolandı durdu.
Rabbim bizleri affet ve bizlere sırtını dönme
Her tövbemizden sonra, bir daha yapmayacağız dedikten sonra sözümüzde durmuyoruz. Emirlerini yerine getirmeyip, asi oluyoruz. Emirlerine cesaretle karşı geliyor, yasaklarını ısrarla yapıyoruz. Cennet var, Cehennem var diyoruz ama gayret etmiyoruz. Rabbim her şeye gücün yeter diyoruz ama SEN’den değil kullarından istiyoruz. Kulun olan şeytanlardan daha çok korkuyoruz. İman ettik diyoruz ancak, yolunda gitmiyoruz.
Biliyorum Rabbim SEN kullarını çok sever ve asla sırtını dönmezsin. Önce duamı düzelteyim ki kendim de düzeleyim;
Rabbim yönümüzü hep SANA doğru eyle, SANA sırtımızı dönmekten bizleri muhafaza eyle. Amin
Selametle